28 Ekim 2009 Çarşamba

BENİM EVİM....


    Yüksek tavanı, uzun pencereleri eskitilmiş kırık beyaz bir yer zemini.... AAhhhh Ahhh
    Gözümü kapattığımda aklıma bunlar gelir evim deyince.
Annem zaten evime kimseyi çağırmama konusunda ısrarlı herkesi arkamısdan konuşcak çünkü
"Gitmişler bit pazarına ordan bütün evi düzmüşler"  Vaahh vaahh ne yazık..
Şşiitt dur bakalım dimi ama!!
   Ben seviyorum bir eşyanın ruhunun olmasını inanıyorum belkide..O masanın üstünde kaç kişi yemek yedi o sandalyede kimler oturdu değil benimki ..
    Hani ağaçlarda yaşamışlığını gösterir çizgiler.. Benim içinde eşyanin üstündeki çizikler aynı..
    Ben annemin gençliğinde giydiği kıyafetleri, taktığı takılarıda çok seviyorum, Onun heyacanı yaşıyorum, onun acılarını paylaşıyorum sanki, onunla mutlu oluyorum..-Bu arada seni çok seviyorum canım annem benim-
Nese fren yapıyım burda ben yoksa sonu yok..
      Ben eski püskü boyası akmış eşyalarımla mutluyum bana dokunmayın, arkamdan konuşmayın, beni sevin, beni kızdırmayın (NOKTA!!)

ZAMANINDA!!

Aslında evlilik arifesinde olan bir garip yolcuyum ben..
Dekorasyon her zaman hayatımın bir köşesinde vardı, var ve varolacak..
Aslında bu blogdan önce internette dolaşırken beğendiğim ayrıntıları word dosyasına kaydediyordum..
Açıkçası hiçbirinin nerden geldiğini hatırlamıyorum.. Ve evet bunu burdan aldım diemicem sanırım belli bir süre ama ben bunu şurda görmüştüm derseniz çok mutlu olurum kimseye saygısızlık etmek istemiyorum...Benide anlayın.
Bende hatırladıkça eklicem zaten kimse merak etmesin efendim..
birasdan görüşmek üzere esen kalın...